Aston Martin, James Bond ile özdeşleşmiş bir marka olsa da, Ian Fleming’in romanlarında ünlü ajan aslında Bentley hayranıydı. Bond’un 1965’te yayımlanan Thunderball romanında kullandığı ve “İngiltere’nin en bencil otomobili” olarak tanımlanan Continental Mk2 ‘The Locomotive’, yıllarca sadece bir hayal ürünü olarak kaldı. Ta ki otomobil tasarımcısı Tony Hunter bu efsaneyi gerçeğe dönüştürmeye karar verene kadar.
Bir Hayalden Gerçeğe: The Locomotive
Hunter, Bond’un romanlardaki Bentley’sini gerçeğe dönüştürmek için uzun yıllar araştırma yaptı. Ancak Fleming’in detaylı tasvirlerine uygun gerçek bir model bulunmadığını fark edince, çareyi projeyi baştan yaratmakta buldu. 1953 model bir Bentley R-Type Continental’ı baz olarak seçerek, aracı tamamen yeniden inşa ettirmek için Polonya’daki özel bir karoseri atölyesine gönderdi. Bu süreç planlanandan çok daha uzun sürdü: 18 ayda tamamlanması beklenen proje tam yedi yıl aldı.
Hunter, romanlardaki tarife sadık kalmaya çalışırken, bazı tasarım detaylarında yaratıcı dokunuşlar da yaptı. Fleming, otomobilin arka tasarımını “bıçak gibi keskin ve oldukça çirkin” olarak tanımlıyordu, ancak Hunter bu yorumu biraz değiştirdi ve yerine zarif kuyruk kanatları ekleyerek 1950’lerin estetik anlayışına uygun bir tasarım yarattı.
Bir Ajanın Otomobilinde Olması Gereken Her Şey
The Locomotive, sıradan bir Bentley olmaktan çok uzak. Hunter, Bond’un gizli ajan kimliğine yakışır şekilde çeşitli casus ekipmanları da araca dahil etti.
- 1950’lerden kalma bir RAF (İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri) bombacısına ait telefon, modern bir iPhone bağlantısıyla çalışıyor.
- Gizli düğmeler, yağ püskürtme ve duman perdesi gibi özel sistemleri kontrol ediyormuş gibi etiketlenmiş.
- Hoparlör ızgarasının arkasına saklanmış gizli bir bölme, ajanlara yakışır bir detay olarak eklenmiş.
- Çekmeceli özel bir bölmede Bond’un vazgeçilmez aksesuarları olan bir çelik matara, bardak ve uyarıcı Benzedrine hapları bulunuyor.
Hunter, otomobilin iç mekanını da gerçek bir İngiliz centilmen kulübü atmosferine büründürmeyi hedefledi. Büyük deri koltuklar, Amerikan ceviz kaplamalı bir gösterge paneli ve el işçiliğiyle hazırlanmış iç mekan detayları, dönemin lüks anlayışını yansıtıyor. Bentley modellerinde genellikle kanallı deri koltuklar kullanılırken, Hunter kişisel tercihi olan elmas dikiş desenini tercih etti. “Flüt desenler iyidir ama ‘elmaslar sonsuzdur’,” diyerek Bond dünyasına gönderme yapmayı da ihmal etmedi.
Tasarımda İncelikli Dokunuşlar
Hunter, The Locomotive’un tasarım sürecinde Bond’u gerçek bir Mulliner müşterisiymiş gibi düşündüğünübelirtiyor. Örneğin, Bond’un daha önce Bentley Blower modelinde kullandığı motor kaputu havalandırmalarınagönderme yapmak için, ön kaputta belirgin havalandırma kanalları ekledi. Ayrıca, Avrupa’da uzun yolculuklar yaparken yakıt deposunun diğer tarafa geçmesini kolaylaştırmak amacıyla çift yakıt kapağı tasarladı.
Hunter’ın öncelikli hedefi sadece görsel olarak şık bir otomobil yaratmak değildi; aracın sürüş deneyiminin de kusursuz olması gerekiyordu. The Locomotive, restore edilmiş 4.9 litrelik sıralı altı silindirli Bentley S1 motoruyla donatıldı. Manuel şanzıman ile eşleştirilen bu motor, klasik Bentley’lerin sunduğu güçlü ancak rafinesürüş hissini koruyor. Hunter ilerleyen dönemde araca bir supercharger eklemeyi de planlıyor.
The Locomotive Gerçekten Kullanılacak
Hunter’ın yıllar süren emeğinin ürünü olan The Locomotive, bir müzede sergilenmek yerine yollarda kullanılacak. “Otomobiller macera için vardır. Dünyayı keşfetmenize, gezip görmenize yardımcı olur. Bir otomobilin kullanılmış olması ve bir miktar patina taşıması, ona gerçek karakterini kazandırır. The Locomotive’u süreceğim ama onu pamuklara sarmayacağım,” diyor Hunter.
Bond’un romanlardaki Bentley’i sonunda gerçeğe dönüştü ve klasik otomobil tutkunları için eşsiz bir parça olarak tarihe geçti. Ian Fleming’in hayalindeki “İngiltere’nin en bencil otomobili”, artık yollarda maceraya hazır!
